19 Kasım 2015 Perşembe

Vuuuuu........

İşte o gün gelmişti. İlk defa uçağa bineceğim gün. Frankfurt’a, orada yaşayan teyzemi ziyarete gidiyorduk. Annemle babam hep parmaklarıyla işaret edip gösteriyordu bana zaten.  “Ozaaaann baaaak uçak!” ve ardından ekliyorlardı “vuuuu”. “Eee” dedim durdum kendi kendime, “vuuu ne?”.






O “vuuu”nun ne olduğunu uçağın kalkışı sırasında anladım. Epey gürültülüydü. Etrafa pek bakamadım. Çünkü annem doktor teyzenin tavsiyesiyle beni emziriyordu tam kalkış sırasında. Kulaklarım tıkanmasın diyeymiş. Memeleri bırakmak istemiyordum ama bir yandan da merak ediyordum.

Sonunda memelere doydum, uçak da artık kalkmıştı. Etrafı kolaçan etme zamanıydı. Önce bir dikildim annemin kucağında. Arka sıralara gülücükler attım. Sonra yan taraflara. Önümüzde WC olduğu için gelen giden çoktu, hepsi de bana bakıp gülüyordu, e karşılıksız bırakmamak için ben de geri gülümsedim tabi. Hostes abla bana oyuncak getirdi. Balondan bir minik uçak. Bir de hiiiiç sevmediğim kavanoz mamalarından. Sebze püresinin içine o kadar şeker konur mu yahu. Hiç lezzetli değil!

Yatağımı da hazırladılar gözümün önünde ama benim pek uyumaya niyetim yoktu. En azından şimdilik. Etrafta ilgilenmem gereken çok şey vardı. İnsanlar, şu bir açılıp bir kapanan ekran, oyuncaklarım, annem babam... Ama hem etrafı takip et, hem bir yandan bisküvi ye, uyku bastırmıştı. Uyumak da istemiyordum ya aslında... ZZZzzzzZZzzz...

Gözlerimi açtım, uzanmıştım sırtüstü ama hareket edemiyordum. Üstümü örtmüşler katkat. Bir de koca kalın bir kemerle bağlamışlar yatağa. Acaba ben uyurken neler oldu, neler kaçırdım? Pofff.. Uyku aynı anda hem tatlı hem sıkıcı nasıl olabilir. Yüzümü ekşitmeye başlamıştım ki annemle babam müdahele etti. Oohh yine hürdüm işte.

Annem telefonuna benim için birkaç uygulama yüklemiş. Ama pek beğenmedim. Biraz baktım, sıkıldım. İnsanları seyretmek kesinlikle daha eğlenceli bence! Mesela şu yan tarafta oturan ve adımı soran amca. Pek heyecanlı, üstelik beni tebrik etti çok usluymuşum. Annemin yan koltuğunda oturan ve ne konuştuğunu pek anlamadığım teyze. Bana tatlı bir şeyler söyledi sanırım. Hostes ablalar hep bir şey lazım mı diye soruyor. Gelip geçerken bana gülüyorlar.

Hem evde görmediğim bir sürü şey var etrafta. Minik minik pencereler örneğin. Cam kenarında oturabilseydik keşke. O zaman dışarıda neler olduğunu da tam olarak görebilirdim. Sanırım uçakta giderken bulutlara daha yakınız. Ama kuşlardan emin değilim. Bu arada kargaların ne dediğini biliyorum ben...  “Gaaaeeekkk” diyorlar.

Ben tüm olup biteni incelerken, kaptan pilot anons yapmaya başlamıştı. Meğerse artık inişe geçmişiz. Annem beni yine kendine kemerle bağladı. Genellikle hareketlerimi kısıtlayan her türlü şeyden şikayetçiyim ama yapacak bir şeyim yoktu bu durumda . Önce emniyet! Biraz kanırttım ama çok da üstelemedim. Onlar da beni anlasın canım. Zaten yürüyemiyorum. Bari istediğim gibi takılabileyim.

Yavaş yavaş alçaldık ve hoop tekerler yere değdi, yine o “vuuu” sesi ama bu defa gümbür gümbür diye bir ses de eklenmişti. Sanki arabada gidiyorduk ama çooook hızlıca. Sonunda da durduk.

Yolcular geçip gitmişti ama biz biraz arabamın gelmesini bekledik. Havaalanında polis kontrolü varmış. Hem yaşım ufak diye pasaportum ve vizem yok sanmayın. Benim de var. Polis sanki bütün gün o kutuda oturmaktan bezmiş gibiydi. Üçümüze de baktı (Hayret ettim, bana gülümsemedi hiç.) ve geçmemize izin verdi.

Aman Allah’ım o ne kalabalık! Her yer insan doluydu, kime bakacağımı şaşırdım. Bavullarımızı aldıktan sonra artık teyzemi görmeye az kalmıştı. Kapılar açıldı ve teyzem oradaydı. Kesinlikle beni daha çok özlemişti. Annemle babamdan önce “Minnooooş” diye bana koştu çünkü! J

Daha 9 aylıktım ve uçak yolculuğunun üstesinden gelebilmiştim. Hiç de korkmadım uçaktan. Zaten ben hiçbir şeyden korkmuyorum. Sırf bu yüzden büyümek de istemiyorum. Büyüyünce herkes her şeyden korkar oluyor sanki...

Üstelik daha sırada teyzemle Frankfurt maceralarımız var!...




1 yorum: