Ankara bizim ülkemizin başkentiymiş. Başkent ne demek ki diye
düşündüm durdum. Sanki en önemli kent demek. Hani vücudumuzda baş en önemli
yerdir ya. Çünkü annem kafamı bir yerlere vurduğumda hemen der ki “Oğlum dikkat
et! Kafan sana lazım!” . Başka bir yerimi vurduğumda da “Dikkat et!” der de hiç
öyle “Sana lazım!” diye eklemez.
O yüzden beklentim yüksekti işte burasıyla ilgili. Annem,
babam, babaannem ve ben yola çıktık Ankara’ya gitmek için bir Cumartesi sabahı.
Yol çok uzun sürmedi. Upuzun bir tünelden geçtik. Başka bir şehir olan Bolu’daymış
bu tünel. Bir kez de mola verdik. Ankara’ya vardığımızda babamın teyzesi,
Gülgün teyze ve Erdem amcanın evine gittik.
Çok güzel iki katlı ve bahçeli bir evleri var. Bahçede bir
sürü pisi pisileri. Yan evde de çok ama çok havlayan bir köpüş vardı. Biraz
korktum ondan anneme, babama sarıldım.
Bahçedeki ağaçlardan elma ve ayva topladım. Çimenlerin üzerinde
yürüdüm. Çok hoşuma gitti. Keşke bizim de evimizin böyle bahçesi olsa. Gülgün
teyzelerin evinde bir de piyano vardı. Bizim evde annemin kemanı var. Onu
gördüm, sesini duydum ama daha önce hiç piyano görmemiştim. Biraz tıngırdattım.
Hem el parmaklarımla, hem de ayak! J
Ne güzel ses çıkarıyordu. Müzik aletlerinin hepsi böyle güzel sesler çıkarıyor
mu acaba, merak ediyorum.
Cumartesi günü bir de babannemin arkadaşları, Makbule teyze ve Kemal amcayı ziyaret ettik. İkisiyle de ilk kez tanıştım. Çok iyilerdi. Bana oyuncaklar verdiler.
Cumartesi günü bir de babannemin arkadaşları, Makbule teyze ve Kemal amcayı ziyaret ettik. İkisiyle de ilk kez tanıştım. Çok iyilerdi. Bana oyuncaklar verdiler.
Annemin dayısı, Aydın dayı ve yengesi Muazzez yenge de
Ankara’da yaşıyormuş. Pazar günü de onları görmeye gittik. Onların evinin
bahçesi yoktu ama iki katlıydı. Bu Ankara’daki evler hep iki katlı mı oluyor
böyle ? İstanbul’dakilere de uygulamak lazım. J
Biraz ortalığı karıştırıp, çerçeve kırmak suretiyle vukuat verip, Muazzez
yengenin pişirdiği poğaçalardan yedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder